Başarı için atılması gereken ilk adım insanın kendisini tanımasıdır. Kendisini tanımayan, kendi kabiliyetlerini fark edemeyen insanlar başarılı olamaz... kendi gücünün, kendi yeteneklerinin farkına varanlar, başarı için ilk adımı atmış demektir. Yaşadığımız dünyada, başarısız olan insanların çoğu; kendilerini okuyamadıklarından dolayı başarısız olmuşlardır... Başarısızlık; kendimizi tanımamamın bir neticesidir. Kendini tanıyanların, duygularını keşfedenlerin başarısız olması mümkün değildir. Bugün çoğu insanımız kendini keşfetmeden, kendini tanımadan arzu ve isteklerini kestirmeden hayata atılmakta, sadece bir meslek sahibi olmak için mücadele etmektedirler. "Ne olursa olsun, yeter ki bir işim olsun." mantığıyla hareket etmek; başarısızlığa davetiye çıkarmaktadır. "Ne olursa olsun" mantığıyla hareket eden çoğu insanımız şimdi mutsuz ve hayattan zevk almayan bir durumda yaşamaktadır. insan; kendini okumadan; kendini tanımadan hiçbir şeyi tanıyamaz, elde edemez... ins
Bir insanın en önemli eğitim yuvası ailedir... Aile; insanın eğitiminin temel taşıdır. Aile eğitimindeki aksaklıklar insanın bütün hayatına yansır... Aile hayatı, insanın bütün hayatının fihristidir, özetidir... Başarısız öğrenciler içinde yapılan bir araştırmada, öğrencilere başarısızlıklarının sebepleri sorulduğunda öğrencilerin çoğu, aile ortamındaki düzensizliği göstermiştir. Anne ve baba olarak "dış başarı" yerine "iç başarı"ya önem verilmelidir. Bir psikolog: "Çocuğun, ya da yetmiş yaşına gelmiş bir insanın davranışlarına bakıp, onun nasıl bir aile ortamında yetiştiğini çok rahat anlayabiliriz." demektedir. Çünkü insanın hayattaki davranış şekilleri, büyük ölçüde ailenin ona karşı gösterdiği tutumlara ve yaklaşımlara göre şekillenecektir... Başarı veya başarısızlığın temelinde öncelikle aile faktörü yatmaktadır. Aile; çocuğuna hoşgörülü davranmalı, otoriter ve baskıcı bir yaklaşımdan uzak durmalıdır. Yapılması gereken; insanın, duygu ve düşüncelerine önem verilen bir ai
Disipline katılma, disiplini arzu etme, kolaylaştırma tavrının "yakıtı" moraldir. Bir başka deyişle moral olmadan sorumluluk duygusu "taşınamaz". Sorumluluk duygusuna sahip olmak başkadır, bu duyguyu "taşımak" başkadır. Bunu da boş ve dolu tabancalara benzetebiliriz. Moral; dayanma gücü (tahammül), direnç, istek, coşku ve benzeri duyguların bir demetidir. "İşim önemli, başarıyorum, takdir ediliyorum.." gibi duygular moral kaynağıdır. Bu kaynağın başında "yönetici" durmaktadır. "Moralsiz" bir faaliyetin en büyük sorumlusu yöneticidir. İnsana, insan kaynaklı problemlere ilgi duymayan bir yönetici "moral" veremez. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
‘İnsan elinin uzanabildiğinden daha ötesini amaçlamalı.’ Robert Brovning Hedeflerimiz büyük olmalı ve bunları etrafımızdaki insanlara rasgele söylememeliyiz. Söylediklerimiz pozitif duygulara sahipseler, bizlere destek verirler; bizleri daha güçlü kılarlar. Söylediklerimiz hayata hep karamsar bakan insanlar ise, bize söyledikleri sözlerle gücümüzü kaybettirirler, ümidimizi kırarlar ve biz bunun farkına dahi varamayız. Bundan dolayı hayata olumlu bakan insanlara hedeflerimizi söylemeliyiz. Hedef, kesinleşmiş karar demektir. Hedef değiştirilmez. Hedefte kesinlikle kararsızlık olmaz. Atalarımız, en kötü karar en iyi kararsızlıktan iyidir, demiş. Bundan dolayı bir an önce hedefimizi belirleyip, zamanımızı en iyi şekilde değerlendirerek harekete geçmeliyiz. Yoksa ortada kalıveririz de haberimiz olmaz.
Bununla ilgili şu hikâye ilginç: Bir tazı iki tavşanın peşine düşmüş, soluk soluğa kovalıyordu. Biraz sonra tavşanın biri sağa, biri sola kaçtı. Tazı ‘
insanlar doğduğu andan itibaren bireysel sorunlarla iç içe yaşarlar. Kişi hayatta karşılaştığı problemleri çözmek için kendince bir takım çözüm yolları bulmaya çalışır. Bu çözüm yolları insanın ruh sağlığını dengede tutar. Acıkan bir insanın yemek yemesi, yorulan bir insanın dinlenmesi ne kadar fizyolojik bir olaysa, bireysel sorunları olan insanlarında bu sorunlara çözüm yolları araması ruh sağlığı açısından en doğal ihtiyaçtır.
Kişinin bireysel sorunlarını çözmede en fazla ihtiyaç duyduğu davranış biçimleri:
- Anı yaşamak&n
Çoğu kişinin aklına ‘sağlık’ deyince yalnızca bedense sağlık gelir. Oysa sağlıklı olmak beden sağlığı yanında rul sağlığını da içerir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursanız olun, kendinİ2 yine de ‘iyi’ hissetmeyebilirsiniz. Bedensel sağlık ile rul sağlığı arasında keskin bir sınır yoktur. Birbirlerini hem olum suz hem de olumlu yönde etkileyebilirler. Beden ve ruh sağlığımızın yerinde olması birçok unsur bağlıdır. Bu unsurlardan birincisi; doğduğumuz an için girdiğimiz, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ailemizdi Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sorunlarının büyük bir kısmının, ana-babaların çocuk eğitimindeki bilgisizlikleri ve yanlış inançlarından doğduklarına hiç şüphe yoktur. Ayrıca evlilik hayatına uyma güçlükleri ve geçimsizlikleri, aile içindeki çocuklar üzerinde daha yıkıcı bir tesir yapmaktadır. Çocuklardaki suç, fuhuş, çeşitli kişilik bozukluklarını inceleyenler, karı-koca geçimsizlikleri, boşanma, ayrılık gibi durumların çocuklar ve gençler üzerind
Her birimiz Taun 'mı içindeyiz. Tanrı da Bizim içimizde. Tanrım Bizim aramızda hiçbir ayrılık yok. Olamazdı da, yoksa biz de olmazdık. Yüksek Ben, aynen bu sözcüklerin ifade ettiği şeydir -o, varlığınızın en olumlu unsurları, içsel gücünüzün en güven verici hali, içinizdeki İlahi olanı kişisel olarak ifade edişinizdir. O sizi var olan her şeye bağlar: O sizi insan potansiyelinin muazzam kaynaklarına ulaştıracak kanaldır.
Yüksek Ben'iniz meditasyonel diyaloglarınızda olağanüstü önemlidir. Çoğu insan -bir değişim gerçekleşmeden- sorunlarla uğraşmakta, kendi başarısızlık ve hatalarını incelemekte zorlanır. Yüksek Ben, sizi üzen şeyleri kendisiyle gerçekten tartışabileceğiniz halinizdir. Belirli bir odağa konsantre olmanız sizi özgürleştirerek bunu yapabilmenizi sağlar. Bu odaklanma sizi başka her şeyden uzaklaştırır, sizinle benliğiniz arasında biraz mesafe yaratır; kendinizi daha objektif bir açıdan inceleyip keşfetmenize fırsat verir. Yüksek Ben'iniz durum